Gezilecek Yerler

Tarihi Kalıntılar

Kleopatra Kapısı : Tarsus'un batısında, Mersin yolu üzerinde bulunan Kleopatra Kapısı, bugün ayakta kalan tek antik şehir kapısıdır. M.Ö.41 yılında Mısır'ın ünlü Kraliçesi Kleopatra'nın Romalı General Antonius ile buluşmak için gemilerle geldiği, Gözlükule Höyüğü'nde törenlerle karşılanarak o zamanki deniz kapısından şehre girdikleri söylenir. Sonraki yıllarda yıkılan bu kapının yerine, Roma İmparatorluk ve Erken Bizans dönemlerinde, şehri üç taraftan kuşatan, Bağ, Deniz ve Adana olmak üzere üç kapısı bulunan surlar yapılmıştır. 

Onur (Özgürlük) Yazıtı : (Tarsus Kitabesi) Yeni Hamamın duvarında bulunmakta olan bu yazıt, 1982 yılında Kleopatra Kapısı'nın hemen kuzeyine yerleştirilmiştir. Roma İmparatoru Severus Alexander (M.S. 222-235) Dönemi'ne tarihlendirilmektedir. Romalılar zamanında bir heykelin kaidesi olarak kullanılmıştır.

Roma Yolu : Roma Yolu Tarsus'a 15 km. uzaklıktaki Sağlıklı Köyünün yukarı kısmında bulunmaktadır. Roma Yolunun buradaki genişliği 2.94 ile 3.00 metre arasında değişmektedir. Bu tarihi ipek yolunun sağlam kalan yerlerinin uzunluğu 3 km. kadardır.

Hipodrum : Tarsus, Romalılar zamanında en parlak dönemlerinden birini yaşarken, çevresinin de spor merkezi durumunda idi. Amerikan Koleji'nin yanında bulunan ve o dönemde çeşitli spor müsabakalarının düzenlendiği Hipodrom, bu nedenle tarihi bir öneme sahiptir.

Gözlü Kule Höyüğü : Şehrin güneydoğusunda Ulu Cami Semti'nde, bugün park olarak ağaçlandırılmış, 300 m. uzunluğunda ve 22 m. yüksekliğinde bir höyüktür.

1934 yılından sonra başlanan bilimsel kazı çalışmalarında, Erken Neolitik'ten itibaren, İslami dönemlere kadar 33 kültür tabakası saptanmıştır:

Tabakalarda Yerli Kilikya, Mezopotamya ve Miken seramiği, Eski Tunç Çağı'na ait taş temelli kerpiç duvarlar, evler ve dar sokaklar, Geç Bronz Dönemi'ne ait tabakalar, Hattuşaş'daki tapınak özelliklerini gösteren büyük bir tapınak kalıntısı, Hiyeroglif ve çivi yazılı mühür ve başlıkları, Erken Dönem yapı kompleksleri, Kıbrıs kökenli seramik vazolar, Asur Dönemi'ne ait tabletler, pişmiş toprak mühürler, seramikler bulunmuştur. M.Ö. 4.yy. Bizans Dönemi'ne ait buluntularda bronz yapım ve işleme atölyesinin kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Cumhuriyet Alanı ve Antik Yol : Tarsus'un merkezinde, Aziz Paul Kuyusunun 150 m. güney batısında yer alır. Bu antik yolun, Romalılar tarafından M.Ö. I. yy.da yapıldığı tahmin edilmektedir. Zamanla oluşan aşınmalara rağmen caddenin zemini Antik Çağdaki görünümünü çoğunlukla korumuştur. Yolun aynı zamanda asıl işlevlerinden biri olan kent içi ulaşımda kullanılmış olduğunu bazı yerlerde görülen tekerlek izleri kanıtlamaktadır.

Caddenin kuzey doğu yönünde, 3 basamaklı podyum (stylobat) bulunmaktadır.

Çalışmalarda kazı sahasının güney batı yönündeki Mozaik Avlulu Evin dikdörtgen biçimli bir odası ortaya çıkarılmıştır. Avlunun ortasında bir havuz kalıntısı bulunmuştur. Havuz renkli mermer levhalarla kaplıdır. Avlunun diğer bölümleri mozaik kaplıdır.

Donuktaş (Roma Tapınağı) : Tarsus'un doğusunda Tekke Semti'nde bulunan Donuktaş, günümüze ulaşabilen en eski tapınaktır. Tapınağın hangi Tanrı için yapıldığı konusunda kesin bilgi olmamasına rağmen yapıyı, Ortaçağ gezginlerinden V. Longlois, Asur Kralı Sardanapal'ın mezarı olarak nitelendirmiştir.

Bac Köprüsü (Jüstinyen Köprüsü): Ankara-Adana yolunun Tarsus girişinde bulunan bu taş köprü, Bizanslılar Dönemi'nde, 6. yy.da Justinyen tarafından Tarsus'un Berdan (Cydnos) Çayı'nı su baskınından kurtarmak amacıyla yaptırılmıştır. Yakın bir zamana kadar bütün araçların üzerinden geçtikleri üç gözlü bu köprü, 1978'de restore edilmiştir.

Aziz Paul Kuyusu : Kızılmurat Mahallesi'nde, Cumhuriyet Alanı'nın yaklaşık 300 m. kadar kuzeyinde öteden beri Aziz Paul'un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyunun Aziz Paul adına yapıldığı bilinmektedir. Tarihi açıdan zengin geçmişi olan kuyu ve yakın çevresi günümüzde koruma altına alınmış, detaylı arkeolojik araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda, Aziz Paul Kuyusu ve çevresinin Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi kültür katlarını verdiği tespit edilmiştir. Aziz. Paul Kuyusu'ndan çıkan suyun şifalı olduğuna inanan turistler, burayı hac amaçlı olarak da ziyaret edilmektedir.

Hz. İsa'nın 12 Havarisinden ilki olan Aziz Paul, Hıristiyanlığın ilk teorisyenidir ve Tarsus'ta doğmuştur. Aziz Paul, doğduğu yer olan Tarsus'a büyük önem vermiştir.

Şelale ve Roma Mezarları : Şelalenin bulunduğu yerde Romalılardan kalma yeraltı mezarlarının olduğu bilinmektedir. Tarsus Irmağının yatağının değiştirilmesi sonucu ırmağın 3-5 metre yükseklikteki mezarlar üzerinden akmasıyla şimdiki şelale oluşmuştur. Zaman zaman su seviyelerinde görülen değişikliklerden dolayı mezarlar görülebilmektedir. Şelale ve çevresi Tarsusluların özellikle sıcak yaz günleri ilgi gösterdikleri yerlerin başında gelir. Bahar aylarında yükselen debisiyle genişleyen göleti ve çağlayanı güneşin batışıyla birlikte muhteşem bir görüntü oluşturur. En büyük özelliği besleyen kaynakların şelaleye çabuk ulaşmasıdır. Bu durum suyun sürekli soğuk kalmasını sağlamaktadır. Çay bahçeleri ve lokantaları ile yerli yabancı herkese hizmet vermektedir.

Eshab-ı Kehf Mağarası : Tarsus'un 12 km. kuzeyinde, Ulaş Köyü yakınındadır. Kuran-ı Kerim'de bir sureye adını veren bu mağara, Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılır. Eshab-ı Kehf Mağarası'nın öyküsü oldukça etkileyicidir; Çoktanrılı dönemde, tek tanrıya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup yedi genç (Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Debrenuş ve Kefeştetayuş), köpekleriyle birlikte bu mağaraya saklanmışlar. Mucizevi bir şekilde taş kesilip 300 yıl uykuya dalan bu dindar kişiler, uyandıklarında her şeyin çok farklı olduğunu görmüşler. İçlerinden birisi yiyecek almak için kente gider ve yakalanır. Yakalayan onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir. Bu nedenle burası ".//yedi uyurlar mağarası" olarak da adlandırılır. Mağaranın üstünde 1873 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan Camiye sonradan üç şerefeli bir de minare eklenmiştir.

Gülek Boğazı ve Kalesi : Tarsus'a 62 km. uzaklıktaki Gülek Boğazı eski dönemlerde Kilikya Kapısı olarak bilinmektedir. 1833 yılında Anadolu'ya sefer yapan İbrahim Paşa, oldukça küçük olan Boğazı, toplarını geçirebilmek için genişletmiştir. Gülek Beldesi'nden orman yolundan yaklaşık 3-4 km. mesafe ile kaleye ulaşılır.

Trekking için uygun bir alandır.

Cami , Kilise ve Medreseler

Ulu Cami : Şehrin güneyinde, bulunduğu semte adını veren cami, 1579 yılında Ramazanoğlu Beyi Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin doğu tarafındaki türbede Şit ve Lokman Peygamberlerle, Abbasi halifesi Ma'mun'un mezarı bulunmaktadır.

Makam-ı Şerif Cami : Medresenin kuzeybatısında, semte de adını veren camide Danyal peygamberin mezarının olduğuna inanılmaktadır. 1857 yılında inşa edilen caminin en önemli özelliği, Türkiye'de bulunan tek peygamber kabri olmasıdır.

Eski Cami (Kilise Camisi) : Makam Camisi'nin 100 m. kadar kuzeydoğusunda Adana yolunun kıyısındaki bu tarihi yapı, kilise olarak yaptırılmış olup, daha sonra 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından camiye dönüştürülmüştür.

Aziz Paul Kilisesi : Şehrin güneyinde Ulu Cami Semti'nde bulunan ve Aziz Paul'a adanan yapının, M.S. 11.-12. yy.larda inşa edildiği tahmin edilmektedir. 1993 yılında koruma altına alınarak, Anıt Müze olarak açılmak istenmişse de, kilisede dış ve iç mekan restorasyon çalışmaları aşamalı olarak devam etmektedir.

Kilisenin kuzey doğu köşesinde çan kulesi yer almaktadır. Tavanın merkezinde Hz. İsa, Yohannes, Mattios, Marcos ve Lucas'ın freskleri bulunmaktadır. Orta nefte yer alan pencerenin iki yanında bir manzara ve melek tasvirleri yer alır.

1992-93 yıllarında Aziz Paul Kilisesi'nde Vatikan tarafından ''Aziz Paul Sempozyumu ve Ayini'' düzenlenmiştir. Hıristiyanlar, Aziz Paul Anıt Müzesi'ni düzenli olarak hac amaçlı olarak ziyaret etmektedirler.

Bilal-i Habeş Mescidi: Beyaz Çarşının bulunduğu yerde yolun güney kıyısında bulunan mescidin, Hz. Muhammed'in müezzini olan Bilal-i Habeşi'nin, ezan okuyup namaz kıldırdığı yerde onun ismine atfen yapıldığı söylenir.

Kubad Paşa Medresesi : Tarsus'un yalnızca bir tarım ve ticaret merkezi değil, aynı zamanda en önemli kültür ve eğitim-öğretim merkezlerinden birisi olduğu bilinmektedir. Ramazanoğlu Beyi Kubad Paşa tarafından 1550'li yıllarda yaptırılan medrese, eski zamanlardan günümüze gelebilen tek eğitim ve öğretim kurumudur.

Geleneksel Selçuklu mimarisi tarzındaki bu yapı, düzgün kesme taştan inşa edilmiştir.

Bina 1969-1970 yıllarında genel olarak restore edilmiş olup, 1971 yılında Kültür Bakanlığı'nca müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yapının onarımı ve yetersizliğinden dolayı, müzeye ait eserler 75. Yıl Kültür Merkezi'ndeki yeni binaya taşınmıştır.
Han , Hamam ve Çarşılar

Altından Geçme (Roma Hamamı) : Tarsus'ta Roma İmparatorluk Çağı'nın görkemini yansıtan, ancak günümüze kadar çok tahrip olan bu yapı, bir Roma Hamamı kalıntısıdır.

Şahmeran Hamamı (Eski Hamam) : Vakıf İşhanı'nın yanındaki eski hamam, Romalılardan kalma bir temel üzerine Ramazanoğulları tarafından yaptırılmıştır. Plan biçimi ve ölçüleri bakımından bir Türk hamamının özelliklerini taşır. Bugün restore edilerek hizmete sunulan 4 eyvanlı yapı, sıcaklık ve halvet kısımlarından oluşmaktadır. Efsanevi Şahmeranın bu hamamda öldürüldüğü söylenir. Bu nedenle Eski Hamama ''Şahmeran Hamamı'' denir.

Yeni Hamam : Ulu Caminin kuzeydoğusundaki hamamın da Ramazanoğulları Dönemi'ne ait olduğu; 1785 yılında köklü bir onarımdan geçtiği bilinmektedir. Klasik Türk hamamlarının özelliklerini taşıyan hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümleri ile havlet odalarından oluşmaktadır.

Kırk Kaşık Bedesteni (Beyaz Çarşı) : Ulu Caminin batısında, cami ile aynı dönemlere tarihlenen yapıdır. Her dönemde hareketli ticari hayatı olan ve yolların kesişme noktasında bulunan Tarsus'ta, günümüzde hala işlevini sürdüren tek örnektir. Dikdörtgen planlı bedestenin içerisindeki oldukça geniş ve kubbelerle örtülü koridorun iki yanında dükkanlar dizilmiştir.

Tarihi Tarsus Evleri

Tarsus'un tarihsel birikiminin kanıtlarını, ilçeye adım atar atmaz görmek mümkündür. Tipik Akdeniz ev geleneği içerisinde mütevazılığı ve mimari farklılıkları ortaya koyan tarihi eser görünümü sergilemektedir. Kerpiç, taş ve ahşaptan iki katlı olarak yapılan evlerin hepsinde, ahşap ve el yapımı demir süslemeler, taş kapıların tamamlayıcısı halindedir.